İşte gerçek bir alerji hikayesi..
Zeynomun dilinden,
Aras’ın alerji
hikayesi aslında daha doğmadan başladı. Çünkü ailede alerjik
üye sayısı çok fazlaydı. Babası, anneannesi, dayısı,
babaannesi… Yani kısaca alerjiyi genlerinde taşıyordu. Üstüne
üstlük eşimle benim kan uyuşmazlığımız vardı. Benim Rh- kan
grubuma karşılık Aras babası gibi Rh+ oldu. Bu iki etken alerjik
olabilmek için önemli iki nedenmiş aslında. Sonradan araştırma
yapınca öğrendim bunları. Üstelik sadece bunlar da değil,
ilaveler de var. Araştırmalar erken doğan çocukların ve sezaryen
ile doğan çocuklarda alerji vakalarının görülme olasılığının
arttığını söylüyor. Aras 35 haftalıkken dünyaya geldi. Normal
doğum olmasını çok istememe rağmen kısmet olmadı.
Aras dünyaya geldikten
sonraki ilk ay çevredekilerin de etkisiyle bolca tatlı yedim. Sütüm
tatlı olurmuş da daha çok emermiş de, bir sürü hikayeler. Aras
daha 40 günlükken yanakları kabuk bağlayacak kadar yara oldu.
Hemen doktorumuza koştuk, atopik dermatit teşhisi kondu. Kortizonlu
kremlere başladık. İyileşir gibi oluyordu ama 5 gün sonra
yanakları yeniden kızarıp yara oluyordu. Doğduğundan beri de hep
bir kaka problemimiz vardı. 30 günlükken 10 gün boyunca kaka
yapmadığı için fitil vermek zorunda kalmıştık. Başka bir
doktora danıştık, süt alerjisinden olabileceğini söyledi. Süt
alerjisinin en önemli belirtilerinden biri bağırsak
problemleriymiş; ya ishal ya da kabızlık olarak kendini
gösteriyormuş. Aras sadece anne sütü aldığı için bana inek
sütüyle yapılan her şeyden uzak durmamı söyledi. Bunun yanında
tatlı şeyler, özellikle kakao ve kakao yağı içeren şeylerden,
tahinden tut susama, domatesten tut kırmızı meyvelere kadar her
şeyi kesmemi söyledi. Dediğini yaptım ve Aras’ın cildi tekrar
‘bebek cildi’ne döndü. Kaka problemimiz de eskisi kadar büyük
bir problem olmaktan çıkmıştı. 6. Aya kadar böyle devam ettim.
Sonra yavaş yavaş diyetimden çıkarttıklarımı ilave etmeye
başladım. 6. Aydan sonra ek gıdaya da başladığımız için
işler daha da zorlaşmaya başladı. Baktık ki Aras’ın cildinde
bir değişiklik yok, normal hayatımıza dönmeye başladık. Kaka
problemi ise eskisi kadar büyük bir kabus olmasa da devam ediyordu.
Ama bu ek gıdalardan da kaynaklanabilirdi değil mi? Ne yaparsak
yapalım Aras’ın kaka problemini çözemiyorduk. Pirinç, patates,
muz nedir bilmedi çocuk. 3 ay Duphalac kullandık, bırakınca aynı
tas aynı hamam.
Esas kabuslarımızın
başlaması tam olarak 10. Aya rast gelir. Aras kendi odasında kendi
kendine bütün gece uyuyan bir çocukken bir anda geceleri feryat
figan ağlayan, susmak için kucak arayan, bazen uyumamak için sabah
5’e kadar oyun oynamaktan gocunmayan bir çocuk oldu. 1 yaş
tetkiklerinde alerjiyi gösterebilecek bir bulguya rastladığını
çocuk alerjisi uzmanıyla görüşmemizin faydalı olacağını
söyledi. Biz alerji doktoru ararken Aras’a verdiğim Junior
mamanın ardından ertesi gün pipisi davul gibi şişti. Sünnetini
yapan doktorumuz durumun tamamen alerjik olduğunu söyledi.
İstanbul’da bir
doktor bulduk, 9 tüp kan alınan bir test yaptırdı ki hayatımın
en kötü deneyimi bu oldu diyebilirim. Test sonucunda ‘çocuğunuz
çok alerjik, sütü kesin, gluteni kesin,…’ dedi. Evimize
döndüğümüzde yıkılmıştık. Süt de gluten de temel gıdaların
içinde bulunuyordu. Üstüne birkaç tane meyve sebze de
yasaklanınca çocuğu neyle besleyeceğimiz şaşırdık. Yetmezmiş
gibi ilaç üstüne ilaç verdik. O yasak bu yasak, girdiğimiz her
ortamda herkes bize acımaya başlamıştı. Bu zorlukla 6 ay daha
geçirdik. Yaz tatilinde açık büfeden gördüklerinizi çocuğunuza
yedirememenin verdiği acıyı kimseye tarif edemem. O tatilden sonra
da canımıza tak etti ve başka bir alerji uzmanı bulduk. Ankara’da
Prof. Dr. Bülent Şekerel, Aras’ı o kadar güzel muayene etti ki,
9 tüplük kan tahlilinden sonra Aras’ta oluşan doktor fobisini de
yenerek bizim de içimize su serperek Aras’ın ciddi bir alerjik
problemi olmadığını söyledi. Bu kadar ağır bir diyete gerek
olmadığını, alerjisi varsa bile kısa süreli olarak
uzaklaştırarak çözülebileceğini, muhtemelen de çözüldüğünü,
aslında sorunumuzun cilt hassaslığı olarak özetlenebilecek
atopik dermatit olduğunu, Aras’ın canı ne istiyorsa
yedirebileceğimizi söyledi. Bülent Bey’in muayenehanesinden
çıktıktan sonra ilk işimiz Aras’a tadını bilmediği simit
almak oldu, o kadar mutlu oldu ve iştahla yedi ki çektiğim tüm
çileleri unuttum. Aras şimdi 23 aylık. 5 aydır ne isterse yiyor.
Kaka problemimiz de son buldu. Sadece tatlı şeyler tükettiği
zaman cildinde kızarıklılar oluyor ve o gece uyumuyor. Çocuklara
tatlı vermek zaten doğru değil ama ben hiç tatlı vermesem de
yolda görüp severken elindeki çikolatayı paylaşan insanlara ne
diyebilirim? Ya da babaannesi elleriyle kakaolu kek yaptıysa
yedirmeyelim mi şimdi? Sadece sürekli kontrol altında tutarak
miktarının aşırı olmamasına özen göstermek de yeterli oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder