27 Kasım 2012

Faydalı Havuçlu-Cevizli Kek :)

Oğlum 11. ayın içinde:) Artık  kendi elleri ile yiyeceği ufak bir abur cubur kaçamağı yapma zamanı geldi. Herkesin favori bir kek tarifi vardır. Benimde tüm misafirlerimin beğendiği hatta mutlaka tarifini aldığı havuçlu- cevizli kekim var.. Oğluma daha sağlıklı olması için bir kaç şeyi değiştirdik.
Sonuç mükemmel oldu.


Geriye birkaç dilim kaldığında ancak bloga koymak aklıma geldiğinden fotoğrafta cılız oldu. Bu arada oğlumun çok hoşuna gitti. İçinde yulaf olduğundan öğlen yada ikindi uykusundan önce vermenizi tavsiye ederim. Yulaf hem enerji veriyor hemde serotonin seviyesini yükselterek uyumaya yardımcı olan iyi bir tritofan kaynağıdır. Havuç ise kemik gelişimini, gözlerin iyi görmesini , bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ve son olaraksa içindeki ceviz bebeklerimizin zeka gelişiminde büyük rol oynuyor. Yani çok yararlı bir abur cubur oldu:)

Rüzgarın havuçlu-cevizli kekinin tarifi: Normalde aşağıda yazdıklarımın 2 katı malzeme ile yapıyoruz. Denemek amaçlı olduğundan 26x11 cm lik kek kalıbında yaptık.





2 yumurta
1 çay bardağı zeytinyağı
2 çay bardağı yulaf ezmesi
1 cay bardağı un
1 çay bardağı şeker
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 çay bardağı ceviz ( boğazına kaçmayacak irilikte olması lazım.Ben rondo dan geçirdim)
2 çay bardağı havuç rendesi
1 çay kaşığı tarçın

Yumurtaları şeker ile birlikte beyazlaşıp köpürene kadar çırpalım. Zeytinyağını ekleyip 1-2 dk daha çırpalım. Unu, yulaf ezmesini, kabartma tozunu, tarçını, vanilyayı ekleyip çırpma teliyle karıştıralım. Kalıbı margarin ile yağlayıp tabanına birazcık un serpiştirin. En son olarak ta havuç ve cevizleri ekleyip kalıba dökelim. 170 derecede pişirelim. Zamanına bakmadım bıçak batırıp pişip pişmediğini anlıyorum. Bıçak eğer ıslak kalıyorsa pişmemiş demektir.
Afiyet olsun:)



3 Boyutlu Bebek Eli Heykeli Yapımı

Whats App ta arkadaşlarımla yazışırken Zeynom benim Hatıra İzleri Kalıbı adlı yazımı okuduğunu ve kendi yaptığının fotoğrafını paylaştı. 3 boyutlu Arasın elinin fotoğrafını görünce aşık oldum.
Başka bir  arkadaşım yaparken bebeği rahat durmadığı için kalıp bir işe yaramamıştı. Bu nedenle bende yapmaktan vazgeçmiştim. Zeynepin belirtiğine göre bazı ip uçları var. Onları bilerek yaptığınızda sonuç süper gözüküyor. 
Bu arada dört yaşa kadar yapanlar bile var. Geç kalınmış değil yani. 
İşe başlamadan ilk işim bunu yapmak olacak..
Müthiş bir hatıra..





İşin sırrı, Zeynomun dilinden;


Aras’ın doğduğu hemen hemen 7 ay olmuştu ama hala istediğimiz gibi elinin ayağının kalıbını alamamıştık. Oyun hamuru gibi olanlara elini ayağını bastırmaya çalışırken kıyametler kopuyor, o kadar çabaya rağmen sonuç istediğimiz gibi olmuyordu. Sonra eşim 3 boyutlu olanlarından buldu internetten. Hemen sipariş verdik.
İçinde toz halinde 2 ayrı paket çıktı. İlki, kalıp tozuydu. Bir yoğurt kabında suyla iyice karıştırıp çok beklemeden Aras uyurken elini içine daldırdık. Biraz huysuzlandı ama uykuda olduğu için de çok anlamadı. Yaklaşık 7-8 dk bekledik ve sıvı dondu. Yavaşça elini içinden çıkarttık ve Aras’la ilgili olan kısım başarıyla tamamlandı. Sıra bizim el marifetimizdeydi. Kalıbın iyice donması için 1 gün bekledik.
İkinci toz karışım da bir çeşit alçı tozuydu. Onu da suyla karıştırdık. Ben zaten inşaat işinde çalıştığım için alçı harç hazırlamak benim işimdi. Donmuş kalıbın içine alçıyı çok yavaş bir şekilde döktüm. Burada işin püf noktası şu: Alçıyı çok çırparak karıştırmayacaksın ki hava kabarcıkları kalmayacak içinde. İkinci püf noktası ise alçı karışımından kalıbın içine biraz döktükten sonra kalıbı hafif hafif vurarak hava kabarcıkları tahliye edilmeli. Bu şekilde kalıbı doldurduk. 2 gün de öyle durdu. Sonra kalıbı keserek çıkarttık. Sonuç inanılmaz güzeldi. Sadece tırnak kısımları çok net değildi çünkü huylandığı için ellerini oynatmış. Eşim onu Eskişehir’de rahatlıkla bulunabilecek lüle taşçılara götürdü. Tırnak kıvrımlarını da ince işçilikle düzelttiler ve daha da güzelleşti.
En sonunda bir ahşap boyasıyla 3 kat boyadım. Hem altın hem gümüş varaklıyı denedim ama ben gümüşü daha çok beğendim. Paketle birlikte gönderilen cam fanusun içine özenle yerleştirdik ve temizlikçiler hakkından gelmesin diye de silikonla alttan yapıştırdık 

26 Kasım 2012

Bebeğimin Alerjisi Olduğunu Nasıl Anlarım?

Bebeğimin alerjisi olduğunu nasıl anlarım diye arkadaşlarımla sürekli konuşuyoruz. Edindiğim bu bilgilerden sizlerin de faydalanmasını istedim ama en iyisi yaşayan birinden öğrenmek.. Bu nedenle canım arkadaşım Zeynep ten rica ettim oda hemen paylaştı.
İşte gerçek bir alerji hikayesi..


Zeynomun dilinden,


Aras’ın alerji hikayesi aslında daha doğmadan başladı. Çünkü ailede alerjik üye sayısı çok fazlaydı. Babası, anneannesi, dayısı, babaannesi… Yani kısaca alerjiyi genlerinde taşıyordu. Üstüne üstlük eşimle benim kan uyuşmazlığımız vardı. Benim Rh- kan grubuma karşılık Aras babası gibi Rh+ oldu. Bu iki etken alerjik olabilmek için önemli iki nedenmiş aslında. Sonradan araştırma yapınca öğrendim bunları. Üstelik sadece bunlar da değil, ilaveler de var. Araştırmalar erken doğan çocukların ve sezaryen ile doğan çocuklarda alerji vakalarının görülme olasılığının arttığını söylüyor. Aras 35 haftalıkken dünyaya geldi. Normal doğum olmasını çok istememe rağmen kısmet olmadı.
Aras dünyaya geldikten sonraki ilk ay çevredekilerin de etkisiyle bolca tatlı yedim. Sütüm tatlı olurmuş da daha çok emermiş de, bir sürü hikayeler. Aras daha 40 günlükken yanakları kabuk bağlayacak kadar yara oldu. Hemen doktorumuza koştuk, atopik dermatit teşhisi kondu. Kortizonlu kremlere başladık. İyileşir gibi oluyordu ama 5 gün sonra yanakları yeniden kızarıp yara oluyordu. Doğduğundan beri de hep bir kaka problemimiz vardı. 30 günlükken 10 gün boyunca kaka yapmadığı için fitil vermek zorunda kalmıştık. Başka bir doktora danıştık, süt alerjisinden olabileceğini söyledi. Süt alerjisinin en önemli belirtilerinden biri bağırsak problemleriymiş; ya ishal ya da kabızlık olarak kendini gösteriyormuş. Aras sadece anne sütü aldığı için bana inek sütüyle yapılan her şeyden uzak durmamı söyledi. Bunun yanında tatlı şeyler, özellikle kakao ve kakao yağı içeren şeylerden, tahinden tut susama, domatesten tut kırmızı meyvelere kadar her şeyi kesmemi söyledi. Dediğini yaptım ve Aras’ın cildi tekrar ‘bebek cildi’ne döndü. Kaka problemimiz de eskisi kadar büyük bir problem olmaktan çıkmıştı. 6. Aya kadar böyle devam ettim. Sonra yavaş yavaş diyetimden çıkarttıklarımı ilave etmeye başladım. 6. Aydan sonra ek gıdaya da başladığımız için işler daha da zorlaşmaya başladı. Baktık ki Aras’ın cildinde bir değişiklik yok, normal hayatımıza dönmeye başladık. Kaka problemi ise eskisi kadar büyük bir kabus olmasa da devam ediyordu. Ama bu ek gıdalardan da kaynaklanabilirdi değil mi? Ne yaparsak yapalım Aras’ın kaka problemini çözemiyorduk. Pirinç, patates, muz nedir bilmedi çocuk. 3 ay Duphalac kullandık, bırakınca aynı tas aynı hamam.
Esas kabuslarımızın başlaması tam olarak 10. Aya rast gelir. Aras kendi odasında kendi kendine bütün gece uyuyan bir çocukken bir anda geceleri feryat figan ağlayan, susmak için kucak arayan, bazen uyumamak için sabah 5’e kadar oyun oynamaktan gocunmayan bir çocuk oldu. 1 yaş tetkiklerinde alerjiyi gösterebilecek bir bulguya rastladığını çocuk alerjisi uzmanıyla görüşmemizin faydalı olacağını söyledi. Biz alerji doktoru ararken Aras’a verdiğim Junior mamanın ardından ertesi gün pipisi davul gibi şişti. Sünnetini yapan doktorumuz durumun tamamen alerjik olduğunu söyledi.
İstanbul’da bir doktor bulduk, 9 tüp kan alınan bir test yaptırdı ki hayatımın en kötü deneyimi bu oldu diyebilirim. Test sonucunda ‘çocuğunuz çok alerjik, sütü kesin, gluteni kesin,…’ dedi. Evimize döndüğümüzde yıkılmıştık. Süt de gluten de temel gıdaların içinde bulunuyordu. Üstüne birkaç tane meyve sebze de yasaklanınca çocuğu neyle besleyeceğimiz şaşırdık. Yetmezmiş gibi ilaç üstüne ilaç verdik. O yasak bu yasak, girdiğimiz her ortamda herkes bize acımaya başlamıştı. Bu zorlukla 6 ay daha geçirdik. Yaz tatilinde açık büfeden gördüklerinizi çocuğunuza yedirememenin verdiği acıyı kimseye tarif edemem. O tatilden sonra da canımıza tak etti ve başka bir alerji uzmanı bulduk. Ankara’da Prof. Dr. Bülent Şekerel, Aras’ı o kadar güzel muayene etti ki, 9 tüplük kan tahlilinden sonra Aras’ta oluşan doktor fobisini de yenerek bizim de içimize su serperek Aras’ın ciddi bir alerjik problemi olmadığını söyledi. Bu kadar ağır bir diyete gerek olmadığını, alerjisi varsa bile kısa süreli olarak uzaklaştırarak çözülebileceğini, muhtemelen de çözüldüğünü, aslında sorunumuzun cilt hassaslığı olarak özetlenebilecek atopik dermatit olduğunu, Aras’ın canı ne istiyorsa yedirebileceğimizi söyledi. Bülent Bey’in muayenehanesinden çıktıktan sonra ilk işimiz Aras’a tadını bilmediği simit almak oldu, o kadar mutlu oldu ve iştahla yedi ki çektiğim tüm çileleri unuttum. Aras şimdi 23 aylık. 5 aydır ne isterse yiyor. Kaka problemimiz de son buldu. Sadece tatlı şeyler tükettiği zaman cildinde kızarıklılar oluyor ve o gece uyumuyor. Çocuklara tatlı vermek zaten doğru değil ama ben hiç tatlı vermesem de yolda görüp severken elindeki çikolatayı paylaşan insanlara ne diyebilirim? Ya da babaannesi elleriyle kakaolu kek yaptıysa yedirmeyelim mi şimdi? Sadece sürekli kontrol altında tutarak miktarının aşırı olmamasına özen göstermek de yeterli oluyor.

İlk Adım Ayakkabısı Nasıl Olmalı?

Doktorlar ilk yürümeyi, bebeklerin ayakları güçlensin diye ayakkabısız öğrenmesini tavsiye ediyorlar. Peki kış geldi, dışarıda ne giyecekler? Rüzgar 2 hafta önce alışveriş merkezinde ayakta durup, adım atmak için çırpındığında (daha ayakta bile duramıyor) yürütmeye çalıştım, ayağında da Zara'dan aldığımız kıyafetine uygun ayakkabıları vardı. Bir anne ayakkabılarının yanlış olduğu konusunda, beni uyarınca artık zamanı geldi deyip hemen araştırmalara başladım:) İlk araştırma tabi ki de arkadaşlarıma sormakla başladı, internetten araştırma, doktora sorma vs. derken epey yol almışız. Bugün girdiğimiz ilk mağazadan, gördüğüm ilk ayakkabıyı alınca eşim şaşırdı:) Bilmiyor ki günlerdir ayakkabı deniyoruz:) 

Bebeğin ilk ayakkabısının, hangi marka olursa olsun yumuşak, esnek, doğal deri ve hafif olması en önemli şartı. Elinize alıp ön tarafının esneyip esnemediğini kontrol edebilirsiniz. Parmaklarını sıkmaması içinde ön tarafının geniş olması gerekiyor. Birde 1 numara büyük alınması öneriliyor çünkü bebeğimizin ayak gelişimini, büyümesini engellememesi lazım. Doktorların söylediğine göre, ayakta eğer herhangi bir sorun yoksa ortopedik olması şart değil. Bebeklerdeki ayak kavisi 2-3 yaşına kadar oluşmazmış. Bu nedenle ortopedik diye satılan, kavis desteği olan ayakkabıların hiçbir faydası yok. Fakat işin ticari boyutu nedeniyle ortopedik olmayan deri, esnek, yumuşak ayakkabı bulmakta zor.

İlk adım ayakkabısında Kidifis, Robeez by Stride  Rite, Pappa,  ilk üçte. Fiyatlarda ilk üçte:) Beğendiğim ve  daha ekonomik olanları Deichmann da satılan Elefanten 49 TL civarı hatta indirimde 24 TL fakat biz numara bulamadık , Polaris lerde 49 TL civarı. Kidifisler 190 TL civarında, Stride rite lar 149 TL, Pappa 70 tl ile 110 tl civarında. Biz tercihimizi Pappa dan yana kullandık ve 80 TL ye aldık. Aslında alışverişe ilk çıktığımızda Strike ride alırım diye düşünmüştüm. Sponsorumuz olan  dayısı gerekli destekte bulunmuşken:) Stride ride esnek ve hafif oluşunun yanı sıra bebeğin ayak şeklini alarak tökezlemeyi ve düşmeyi en aza indirgiyor. Pappa da bebek ayakkabısında uzman ve Pappa Aktive comfort system ile iç tabanlık sayesinde  yürüyüş esnasında ayağın maruz kaldığı etkileri en aza indiren darbe emici sistem ile bebekler daha emin yürüyor. Girdiğimiz ilk mağazada ayakkabılar, bebeğimin ayaklarına tam olunca, Rüzgarda yeni ayakkabıları ile koşmaya yeltenince ve fiyatı da diğerine göre daha uygun olunca hemen aldık. Ayakkabı da dikkat ettiğim diğer önemli husus ise kolay giydirilir olması. Bu nedenle iki cırtlı olanları ayarlanabilir olduğu için tombik ayaklara daha uygun. Lastikli olanları bebeklerin ayaklarından kolayca çıkabiliyor.Tek cırt cırtlı olanlarına ise tombik ayaklar sığmıyor.





İlk adım ayakkabı alırken bilmeniz gerekenler;

  • Bebekler aslında ayakkabıya ihtiyaç duymazlar. Evde çıplak ayakla yürümek ayağın sağlıklı gelişmesinin en doğal yolu. Çıplak ayakla yürüyen toplumlarda ayak bozukluğu nadiren meydana gelmektedir.
  • Küçük ayaklar çok terler,Ayakta yaklaşık bir milyon ter bezi bulunur.Minik ayaklarda ter alanı da küçük olduğundan ayakları bu nedenle çabuk terler. Bu nedenle sentetik olmayan doğal deri ayakkabıları ve pamuklu çorapları tercih edin. Ve bebeklerinizin ayaklarını  sık sık havalandırın. 
  • 8.ve 9. aydan sonra bebeklerin ayaklarındaki duyarlılık vücudun diğer noktalarına göre daha çok artar.
  • Bebekler yürümeye başladıktan sonra başkalarının ayakkabılarını giymemelidir. Çünkü her ayağın ayakkabıda yarattığı deformasyon farklıdır.

PS: Evde giyilmesi için resimdeki LCW dan altı lastikli çoraplardan aldım. Rüzgarın ayağına giydirmem ile çıkarması bir oluyor ve ayağından kayıyor.Kesinlikle önermiyorum. Birde bilekli  panduf tarzı ayakkabı aldık, yürüteçteyken ayakları üşümesin diye. Fark ettim ki onlarda tabanı yere basmıyor , havada kalıyor sadece ayaklar üşümesin diye giydirilebilir. Bundan sonra aldığım ilk adım ayakkabılarını hem ev hem dışarıda bebeğimin rahatça kullanması dileği ile..



25 Kasım 2012

Hatıra İzleri Kalıbı (Baby Memory Prints)



Minik minik eller, minik minik ayaklar..

Bebeğinizin minik ayaklarını, ellerini unutmamanın bir yolu var. Hatıra izleri kalıbı ile bebeğinizin minik el ve ayak izlerini yıllarca saklayabilirsiniz. Bununla ilgili piyasada bir çok ürün var. Ben basit olanlarını yapmanızı tavsiye ederim çünkü bazıları gerçekten heykeltraşların işi..

Hamileyken hediye gelir dediler gelmedi:) Sonra da bebekle gidip almak zor geldi. Ne zaman ki Rüzgar dört aylıkken Bursa ya gittik ve Badenin el ve ayak izlerini gördük, pişmanlık içinde aklıma geldi. Sibelimde hemen bana aldı:)(bakınız Neydik ne olduk?) Sibel önceden içinde nazarlık kalıbı olanlarından satın almış. Kalıbımız olduğu için yedek paketlerden aldık. Dört aylık bebeğim biraz daha büyüseymiş, ayakları sığmayacakmış. Bugün yarın demeyin, zaman geçmeden sizde yapın.

 Sibelin tarifine göre; Hamuru iyice yoğurun, (Sırrı hamuru yoğurmakta!) çünkü tarifinde belirtilmiyor. Vermek istediğiniz şablona koyup oklava tarzı birşeyle üstünün pürüzsüz olmasını sağlayın. Sonrada el ya da ayağı bastırın. Ucunada kurdele takmak için delik açmayı unutmayın. Hiç ellemeden iki gün kurumaya bırakın.








PS:Ben vernik sürmedim, arkası biraz çatlamaya başladı. Haberiniz olsun, vernik süren arkadaşlarımın ki daha parlak:)

24 Kasım 2012

Bebeğimin Nesi Var?


Rutinlerine uyan bir bebek birdenbire yemek yemiyor, uyumuyor!!! 
Tüm rutinlerin uygulanmasına rağmen bir yerlerde bir terslik var deyip, bütün gün yediklerini, emzirdiğim için kendi yediklerimi, yapılan aktiviteleri gözden geçirip neden diye sorgulamayan anne yoktur diye düşünüyorum..Kitaplar karıştırılıyor, internetten bakılıyor, doktor aranıyor, bebeği olanlara soruluyor ve daha bir sürü şey..
Peki ne oluyor da bu bebek uyumuyor? Daha dün uyguladığımız rutin ile övünürken şimdi hiçbiri işe yaramıyor.
Kimileri nazar değdi deseler de yok yok diyorum, ben onu dualarımla koruyorum. Bu zamana kadar korudu bundan sonrada korumalı diye düşünüyorum.
Doktorumuzun dediğine göre ya diş ya da bebeğim huy değiştiriyor? Eskiden olsa gaz derdi:)
Uykusuz, çok gürültülü bir dört gün yaşadık. Uyudu zannedip, odadan çıkınca gülücükler atarak, BU ANNEYE RAHAT YOK!! diye mızmızlanan Rüzgar büyümüşte küçülmüş gibi beni sınadı bu dört gün boyunca..Uyumak üzereyken, onca hazırlık yapılmışken nerden çıkıyor bu oyun oynama arzusu..Ya benim onu uyuttuktan sonra yapacaklarıma ne olacak? Annelik zor iş..Dört saat boyunca bebeğinin gözünün içine sevgiyle bakıp uyumasını beklerken anladım başkası olsa dayanabilir miydim acaba?
İlk gün arada sırada olur böyle dedik. İkinci gün biraz zorlama ile yemek yedirelim derken daha da inatlaştı sanki. Banyo, masaj rutinlerini uyguladık. Uyumayınca odadan çıkmadık uykusu açılmasın diye..tam 3,5 saat sürdü. Üçüncü günde yine devam ettik rutinlere, uyumayınca inatlaştı ..biraz oyun oynadık tekrar uykuya döndük, yine uyumadı dört saat sürdü. Artık dördüncü gün taktiklere başladık..
İlk önce en sevdiği menülerden oluşan bir beslenme tablosu hazırladım. Ara öğün vermedik acıksın diye. Yemeklerini azar azar hazırladım ki yemezse ben de üzülmeyeyim:) diye. Öğlen ile ikindi arası çok yorucu olmayan aktiviteler yaptık. İkindi uykusundan sonra dışarı çıkıp, gezdik. Bu arada gündüz uykularını 2 saate indirdik. Geceleri uyumasını sağlayacak hafif bir mama yaptım. Ve bugün uyguladığım taktiklerle bana yenik düştü:). 
Bakalım yarın  neler olacak?
Annelerin zaman zaman düştüğü bu çaresizlikte, peki siz ne yapıyorsunuz? Uyumayınca odada yalnız bırakıp mı gidiyor musunuz ya da direnip saatlerce uyutmaya mı çalışıyorsunuz? Biraz oyun oynayıp tekrar uyuturum mu diyorsunuz.? Ilık bir duş aldırıp masaj mı yapıyorsunuz? Rahatlatıcı bitki çayları mı veriyorsunuz? 
Siz hangisini yapıyorsunuz?


PS: Taktik veren, süper anneler SİBELİME, ZEYNOMA, AYŞEME teşekkürler:)

21 Kasım 2012

Anne Karnındaki Fotoğraflar

Hamileyken 4 boyutlu ultrason cihazı ile bebeğimin 3 boyutlu halini görmek için doktor randevularımızı iple çektiğimi anımsıyorum. Doktorun muayeneye başladığı anda Alperimle benim yüzümdeki tebessüm hiçbir şeye değişilmezdi. Hele göbek kordonu ile elini aynı anda emdiği zaman kahkahalarla onu izlemekten inanılmaz zevk almıştık. Doktorumun elimize verdiği 3 boyutlu görüntüsünün vidolarını evde saatlerce izleyip bak burnu bana gözü sana benziyor demeye daha 3 aylıkken başlamıştık bile.
3 boyutlu fotoğrafları da yanımda taşıyıp hemen herkese heyecanla gösterirdim, resimlere bakıp onu heyecanla beklediğimi anlatırdım. Eskilerini çerçeveleyip salona koymuştum, gelip gidip elime alıp bir karnıma bir de fotoğrafa bakıp gözlerimin dolduğu zamanları unutmak istemiyorum. Bu nedenle 3 boyutlu ultrason çıktılarının fotoğraflarını çekip tab ettirdim. Çünkü  yıllar geçince bu ultrason fotoğrafların silikleştiğini fotoğrafçımızdan öğrendim.
Rüzgarın doğduktan sonraki fotoğrafları ile anne karnındaki fotoğraflarını karşılaştırdığımızda yaşadığımız keyfi ilerde Rüzgarın da yaşaması için saklanmaya değer olduğunu düşünüyorum. Sizde geç kalmadan 3 boyutlu çıktıların fotoğraflarını çekin, tab ettirmeseniz de bir yerlerde saklı kalsın:)






Bebeklerin Tat Alma Duyuları

Edindiğim bilgilere göre; bebeğiniz 6.aydan sonra ne kadar çok tatla tanışırsa, tat alma duyuları o kadar gelişir. Bu nedenle ek gıdaya başladığımızdan beri biraz yorucu olsa da  Rüzgara her öğünde farklı yiyecekler vermeye çalıştım. Bazı anneler pratik olduğu için tercihlerini hazır mamalardan kullanıyor fakat bunlar sterilizasyon amacıyla çok yüksek derecelerde ısıtıldıktan sonra soğutulduğu için bazı besin değerlerini ortadan kaldırıyor. Hazır mamalar içlerinde koyulaştırıcı, tuz ve şeker içerdiklerinden tatları hepsinin aynı oluyor. Bu da bebeklerin tat alma duyularının körelmesine neden olduğundan ileride yemek seçmesine  neden oluyor. Çok pratik olduklarından bende zorda kaldığımda kullandım ama bebeklere yararlı  çok pratik bir yol daha buldum:) Hazırladığınız püreleri fazla yapıp, 8 haftaya kadar buzdolabında saklayabilirsiniz. Sadece yapmanız gereken dışarıda taşıyabileceğiniz derin dondurucuya uygun kaplar bulmak. Ben bebedordan aldım. Hem pratik hem daha ucuz.
Başlangıçta yeni yiyecekleri birer birer daha sonra diğer sebzelerle karıştırarak verebilirsiniz. Kış mevsimi yaklaşırken bebeğinize ıspanak ve brokoli gibi yoğun tatları, patates ve havuçla karıştırarak tanıştırmanızı öneririm. 
Artık Rüzgarın 6 tane dişi olduğu için bizimle birlikte yemek yiyor. Yemeklerimizi ona göre tuzsuz yapıyoruz. Et-tavuk suyu ve baharatlarla yemeklerimiz daha lezzetli ve sağlıklı. Ayrıca baharatlar ve şifalı bitkiler bebeklerin yiyeceğine lezzet ve besleyici değer katıyor ve bebeklerimizin tat alma duyularını geliştiriyor. Kişniş, fesleğen, biberiye ve maydanoz kullanmanızı tavsiye ederim. Et türü yemeklerinizde defne ve biberiye kullanabilirsiniz.
Unutmayın, Bebeklerimiz ne kadar fazla tat ve çeşitli karışımlarla tanışırsa damak zevki aynı ölçüde  gelişir ve farklı yiyecekleri severek yeme olasılığı da artar.
Beslenme konusunda yazdıkça yazasım geliyor çünkü Rüzgarım ilk başlarda yemek yemeği reddetmişti, saatlerce uğraşıp her yemek yedirmeye çalıştığımda reddetmesi, kusması  gece gündüz araştırmalar  yapmama neden oldu. Konumuz bebeklerin tat alma duyuları olduğundan ilginç ve sevimli yemek tariflerini en yakın zamanda paylaşacağım.

PS: Taze püreleri buzdolabında 48 saat, dondurucuda 8 hafta saklayabilirsiniz. (buzdolabının sıcaklığı 4 dondurucunun -18 olmalı). Püreleri bir kereden fazla ısıtmamalı ve tekrar dondurmamalısınız.

Biliyormuydunuz?Çocukların tat alma duyuları o kadar kuvvetli ki..İnsanlar tat alma reseptörleri ile doğar ama dil büyüdükçe bu reseptörler zayıflar. Ama onlar küçük ağızlarda cok yoğun çalışırlar buda çocukların tatlara karşı daha hassas olmaları anlamına gelir.(Parents dergisi, Ağustos 2012)

20 Kasım 2012

Neydik ne olduk?



Hepimiz ANNE olduk..Üniversite yıllarında bize çok uzak olan annelik sıfatı, artık hayatımızın merkezi oldu. Sürekli birbirimizle konuştuğumuz konu ,çocuklarımız oldu:) Kuzeye hangi ayakkabıyı aldın? Duru uyurken tulum giyiyor mu? Kuzeyi hangisi terletmedi?, Bade ilk kıymayı nasıl yedi? Aras diş çıkardığında nasıldı ? Bade aşı olduğunda ateşlendi mi? Zeynomun terrible two şoku derken epey yol aldık. Anne olmayı bitmek bilmeyen heyacanla birbirimize anlattık durmadan..

İlk bebeğimiz Duru şimdi 3 yaşında, ardından Doruk, sonra Aras, Kuzey derken 2 hafta arayla Bade ve Rüzgar Geldi. Ve en sonda ev arkadaşım Deryanın kuzusu Deniz.
Dostluğumuzu çocuklarımızın sürdürmesi dileğiyle..İşte hep uzakta ama yanımda olan Süper Mega anneler:)






Kitapların Bebek Gelişimindeki Rolü

Henüz bebekken kitapla tanışmak, bebeklerimizin dil becerilerinin gelişmesine büyük katkı sağlıyor. Piyasa da çok çeşitli bebek kitapları mevcut bezden, kartondan, su geçirmeyen vs. İlk tanışmanın bezden olanlarla yapılmasını tavsiye ederim. Siyah-beyaz gibi kontrast renkler içermesine dikkat edin .eHow da yüksek kontrastların bebeklerin göz kaslarının geliştirdiğinden bahsediyorlar(www.ehow.com). 
Bezden olan kitaplar bebeklerin ağzına sokabileceği düşünülerek tasarlanmış. Diş kaşıyıcı olanları ve içinden hışırtılı ses çıkaranlar oğlumun favorisi. Bez olanları makinada da rahatça yıkayabiliyorsunuz. Bebekler kitaplarla oynarken dokulu yüzeyleri elliyor ve algıları gelişiyor. Sayfaları açıp kapamayı öğreniyor. Bu süreçte konuşan kitaplarda çok işlevsel. Neden-sonuç ilişkisini algıyarak sayfaları açıp- kapatıyorlar .Rüzgar konuşan kitabı her eline aldığında sayfayı açarken kitap konuştuğu an gülümsüyor ve sayfayı kapatıyor..İlk zamanlar bunu defalarca yapıyordu:)
Sayfa çevirme alışkanlığını kazanınca kalın kartondan olan kitaplara geçtik. Şimdi kitabı her okuduğumda kitabı elimden alıp sayfalarını kendi çevirmeye çalışıyor, kitabı okurken çıkardığım seslere bayılıyor ve taklit etmeye çalışıyor. Bu durumun onun konuşma becerisini etkilediğini düşünüyorum.
Bir de kuklalı kitaplar var. Bebeğin dikkatini çekmek, değişik masallar ve şarkılar söylemek mümkün. Sizin yaratıcılığınıza kalmış.
 Keyifli zaman geçirmeniz dileğiyle:)





19 Kasım 2012

Disney English Ücretsiz 2 tane İngilizce Öykü kitabı ve hafıza kartları hediye ediyor!

Rüzgarımın iletişim algısının güçlendiği bugünlerde ingilizce öğrenmesi için siteleri incelerken ücretsiz hediye setini görünce sizlerle hemen paylaşmak istedim. Disney English 2 tane ingilizce öykü kitabı ve 36 tane ingilizce hafıza oyun kartları hediye ediyor.
5,75 TL olan kargo bedelini alıcı ödüyor. Ödeme şekli kart ile ya da mobil ile oluyor. Ben telefon ile ödedim. Telefonuma mesaj geldi. Hemen yanıtladım. 2 gün içinde yolluyorlar.
Her ne kadar daha büyük çocuklar için olsa da miniklere şimdiden kulak dolgunluğu olsun diye okumanızı tavsiye ederim.. Kampanya bitmeden hemen sizde başvurun..Keyifli okumalar:)

www.disneyileingilizce.com



PS: Bizim kitaplarımız da geldi. Çok kaliteli ve 48 sayfa. İçinde eğitici oyunlarda var. Hem ingilizce hemde Türkçe hikaye olması güzel. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

Bebek Beslenmesinde Müthiş Gıdalar

Okuduğum yayınlarda özellikle ingiliz yayınlarında bebeklere 6-9 ay evresinde mutlaka verilmesi gereken müthiş gıdalardan faydalanmamız gerektiğini vurguluyorlar.
Bu gıdalar, bebeklere büyümeleri ve gelişmeleri için gereklidir. Müthiş gıdalar, temel vitaminler, mineraller, ve antioksidanlara olağan üstü sahip olan gıdalardır. Müthiş gıdalar : Mango, patates, papaya, böğürtlen, tatlı bal kabağı, dolmalık biber, yapraklı yeşil sebzeler (örn: ıspanak) ve havuç. Papaya dışındaki ürünleri marketlerde bulmak mümkün. 
Ben tatlı bal kabağını kare kare doğrayıp derin dondurucuya koydum rüzgarın çorbalarına aklıma geldikçe koyuyorum. Bal kabağı tüm turuncu renkli sebzelerde olduğu gibi A vitaminin bitki biçimi olan beta-karoten bakımından zengindir. Böğürtleni de yazın alıp derin dondurucuya koydum donmuş halini marketlerde bulmak mümkün. Blenderdan geçirerek mevsim meyveleri ile egzotik tatlar elde edebilirsiniz. 
Mangoyu da haftada bir vermeye çalışıyorum. Genelde olgun olanlarını seçmenizi tavsiye ederim, cam rendede kolayca eziliyor.
Havuç ise karetenoid olarak bilinen oldukça besleyici maddeler içeriyor. Bebeğimizin vücuduna bunları A vitaminine dönüştürüyor. Bu vitamin gözlerin daha iyi görmesini, bağışıklık sisteminin sağlıklı biçimde işlemesini,kemiklerin güçlü ve sağlıklı olmasını sağlar. Unutmadan, Havuçları haşlamak yerine buharda pişirin böylece beta-karoten oranı daha yüksek olacaktır:) Bebeklerimize yarasın..







18 Kasım 2012

Didomun defnesinin mevlütü

Bugün didomun defnesinin mevlütüne gittik. Minik defne o kadar çok tatlıydı ki annesi ve babasının tüm güzellikleri üzerindeydi. Hayatın güzelliklerle dolu olsun minik defne:)

Normal doğum yapan arkadaşım aldığı 9 kiloyu doğumda verip gelmişti. Böyle manken gibi taze anneler de var yani:) Hemen ikramlardan bahsetmek istiyorum; tek kelime ile müthişti. Şerbetler, tatlılar, kurabiyeler, sarmalar, mezeler ve daha neler neler.. Daha da ötesi defnenin teyzesi İremin yapmış olduğu mevlüt şekerlerinin yanısıra mevlüt hatıraları mevlüde damgayı vurdu. Herkesin böyle kız kardeşi olsa keşke..Ben kaçırdım siz yapın bari:)

       
Kızımızın adı Defne: Kesenin içinde küçük kur-an, defne yaprağı, defne sabunu ve taş şeklinde şekerler..


Bebeğimin İlk Kıyafetleri Çerçevede

Hamileyken gezerken bir çerçevenin içinde minyatür bebek kıyafeti görmüştüm.Süper fikir olarak aklıma kazıdım.Sonra ne zaman ki oğlum ikinci devreye geçti (3-6 ay) bende kıyafetlerinden bir kaç parça seçip çerçeveledim. Duvardaki tablolarımız daha da anlam kazandı.
Yeleğini ilk giydiğinde 39 günlüktü babamızı iş seyahatinden gelişini karşılamak için giymiştik.Her baktığımda o gün gelir aklıma mini minnacık oğlum..
Zaman öyle çabuk geçiyor ki tadını çıkarsak ta fark etmiyor geçiyor iştee...Anılarda böyle çerçevelerde kalıyor:(









17 Kasım 2012

İsteklerini ağlayarak anlatan bebek: Kabus


Rüzgarım çok ağlayan bir bebek olmadı ama 9. ayda bayram tatilinde aman sorun çıkmasın arkadaşlarımızı rahatsız etmeyelim rahat tatil olsun diye mızmızlandığında her dediğini yaptık. Sadece 1-2 günlük yanlış davranış sonucu, evimize geldiğimizde istediklerini sürekli ağlayarak anlatan bir bebekle karşı karşıya gelmiştik.Kabus gibiydi.Hemen kitapları kurcalamaya başladım..
İlk önce örneğin mama sandalyesindeyken kaşığı yere düştüğünde ağlamasına fırsat vermeden hemen alıp eline gülümseyerek verdik,  böylece ağlayarak istemesini unutturduk.. Eğer ağlarsa dediğini yapmadık sadece ilgisini başka bir yöne çektik..Şimdi bir şey istediğinde ıghıghhııghh yapıyor yada eğilip kendi alıyor. Sonrada gülümsüyor. Darısı başınıza:)

Fotoğraf çalışması

Doğum fotoğraflarımız harika oldu. Hamilelik -Doğum anı ve doğum sonrası olmak üzere 3 kez kamera karşısına geçtik.Ellerine sağlık Sumeyye Su Hasanoğlu http://izmirdogumfotografcisi.com Fotoğraflarımızı albümlere koyup saklamak istemedik. Alperimle hazırladığımız bu duvar sergisini sizinde yapmanızı öneririm.Koridorda dolaşırken, gözüm fotoğraflara iliştiğinde, yüzümdeki tebessümün sizin de yüzünüz de olması dileği ile..


PS: Beyaz olanları koridora astık..Renkli olanları da oğlumun odasına yaptık ama hala asamadık:)




Hamilelikte alınan kilolar ve çatlaklar

Hamileliğimin son zamanlarında çok dikkat etmeme rağmen yaklaşık 25 kilo aldım:) Dikkat etmeseydim 40 kilo alırdım ( o potansiyele sahibim:)Doğumdan sonra eve geldiğimde sadece 3 kilo eksikti. Büyük bir şok!!.Lohusalığımda 7 kilo daha verdim kaldı mı 15 kilo..
İkinci ay hiç kilo değişimi yok. Panik olmaya başladım hemen bir diyetisyene başvurdum.Sütüm kesilmeden nasıl bir diyet uygulayabilirim diye..Çünkü ben helvalar, kekler, börekler, tahin-pekmezlerin süt yaptığı inancındaydım. Sağolsun anneler:) Diyetisyenim, sütü yapan en önemli şeyin su olduğunu, tatlıların sadece susattığını ve her şeyden önce kafa yapımı değiştirmem gerektiğini söyledi. Ve emzirirken çok kolay kilo verebileceğimi sürekli vurguladı. İlk hafta sütüm kesilir korkusu ile sabahları tahin pekmez yemeğe devam ettim..Verdiği beslenme şekline istinaden eskiye göre daha kaliteli ve daha dengeli beslenmeye başladım sütümde çoğalmaya başlamıştı. Bol yeşillik, protein ve günde 3 bardak sütten oluşan bu beslenme sekli ile 2 ayda 6 kilo verdim. 
Bu arada haftada iki gün spora başladım. Bebeğimle gidebileceğim en uygun yer olan Shapes'e yazıldım hem 30 dk hem de eğitmen kontrolünde.., sıklaşmak lazım. Bu arada diyetisyenime göre en çok süt yapan kalorisiz yiyecek tarifi: aşurelik buğdayın haşlanarak sarımsaklı yoğurt ile yenmesi.(malt  içeceğinin özü aşurelik buğdaymış)(I love it.).
Sonra yaz gelince 2 aydan sonra devam edemedim..Ama su içmeye ve elimden geldiğince akşamları protein ağırlıklı beslenmeye başladım.Tabii bide oğlumdan fırsat bulduğum her dakika yüzmeye çalıştım..7 ayın sonunda tüm kilolarımı vermiştim. Şuan doğumdan önceki kilomdan bile zayıfım:)


Çatlaklara gelince hamileliğim boyunca 25 kilo almama rağmen hiç çatlamadım çünkü LİARAC adlı kremi sürekli sabah akşam kullandım. Lohusa döneminde hızlı kilo verildiği  ve krem kullanmayı bıraktığım  için göbeğimde 1 cm lik küçük bir çatlama oldu. O zaman anladım ki aslında çatlamaya müsaitim ve hemen tekrar LİARAC alıp kilo verme sürecimde kullandım. Sizde mutlaka hızlı kilo verdiğiniz lohusalık sürecinde her ne kadar bebeğinize odaklanmak isteseniz de kendinizi unutmayın.Siz ne kadar mutlu iseniz bebeğinizde o kadar mutlu olacaktır..Mutlu kalın..

İkiz Annesi Olmak...

8 Ekim 2012 de İki melek dünyaya geldi. Biri Can biri de Ela..Bende hala oldum..Hayatım boyunca Anne olmadan önce hep Hala olmayı hayal ettiğimden midir bilmiyorum onları her düşündüğümde gözlerim doluyor ve içim titriyor. 
Hoş geldiniz kuzularım dünyaya..

Kuzuların annesi Ezgiden;

İkiz annesi olmak hep eksik kalıyorum birini ihmal mi ediyorum endişesi taşımak demek,

İkiz annesi olmak herşeye rağmen hep kollarında ve yüreğinde sevginin iki kat olması demek,
Rahat bir nefes almak isterken, uyuduklarında onları özlemek demek,
Hamileyken karnının iki kat büyümesi demek,
Doğumdan  sonra lohusa yatağında yatmadan, dinlenmeden anneliğe hızlı bir giriş yapmak demek:))
Ve ikiz annesi olmak demek;
Nazar değmesin diye tek ayet el kürsü okuyup sonra içine sinmeyip bir daha okumak demek,
Onlara bakınca iki tane olduklarına şükretmek demek,
İkiz annesi olmak demek iki kat zahmet, iki kat rahmet, iki kat MUTLULUK demek..


16 Kasım 2012

Neden Süper Anne?


Anne olunca anladım anneliğin ne kadar kutsal olduğunu..İlk defa kollarıma aldığımda anladım artık tek değildim. Bakmam, beslemem, büyütmem gereken ve daha da önemlisi kendi ellerimle huyunu suyunu şekillendireceğim bir can..
Anneliğe çok hızlı başladım, lohusalığımın 2.haftasında oğlumla baş başa kalmıştım. Gazlı, kolik bir bebek ve uykusuz geceler..Tanrı öle bir güç veriyor ki insana günlerce uykusuzluğa rağmen bir kere off demiyor insan. İşte bu annelik olmalıydı. O kadar çok ağlıyordu ki sanki bu ağrıları geçtiğinde agresif bir bebek olacak korkusuyla,  ona hep gülümsedim. 
Ben gülümsemeye devam ederken ev işleri, çocuğumu sosyalleştirme çabaları, 4 ay boyunca denizden çıkmamalar, üşenmeden her hafta bavul hazırlamalar, bütün çamaşırları ütülemeler, yok anneanne özledi oraya götür, yok babaanne özledi oraya götür derken tam bunlar olurken salca yapmalar, konserveler, oğluşumun kışlık yemeklerini hazırlamalar, her gün günlük yoğurt mayalamalar, hiç üşenmeden her hafta organik pazara gitmeler, tabi bu arada anlamasa da ingilizce konuşmalar sanki türkçeyi anlıyor da, hicbirşey den geri kalmadan oğluma anı defteri hazırlamalar, bebeklerin beslenmesi ile ilgili araştırmalar, ortaya çıkan keyifli yemeklerin  tariflerini bebekli arkadaşlarımla paylaşmalar,bebeğimin zekasını güçlendirecek oyunlar ve daha bir sürü şey derken bir baktım ki ben SÜPER ANNE olma yolundayım:)

Rüzgar Alp 10 aylık..

7 aylık, 8 aylık derken yarın oğlum tam 10 aylık oluyor. Bunca yıldır 'kadın'  iken ve daha yeni 'anne' olmaya alışırken, şimdi de yerlerde araba sürerek 'erkek cocuk' olmayı öğreniyorum. 
Artık her şeyi daha çok algılıyor ve oyun oynamaktan büyük zevk alıyor. Sürekli oyun üretip onun kahkahalarına eşlik etmek çok zevkli. Bugün yetişkin bir çocuk gibi eline verdiğim armut parçası yere düştüğünde "Ay ne oldu öle?" dediğimde attığı kahkahalar 'off anne sende çok sakarsın' der gibi inanılmazdı. 
Rüzgar doğduğundan beri onunla yetişkin bir çocuk gibi konuşuyor ve cevaplarını alamasam da sorular soruyorum. Birkaç haftadır soru sorduğumda konuşur gibi sesler çıkarmaya başladı bile.
Keşfetme duygusu tavan yapmış durumda. Etrafı inceliyor , kurcalıyor, tanıyor. Biz de potansiyel tehlike yaratabilecek eşyalar dışında hiçbir şeyi yerinden kaldırmadan ona öğretmeye çalışıyoruz. Biliyor muydunuz, eğer bir şeye "hayır elleme oğlum" dediğinizde ve daha sonra izin verdiğinizde bunu oyun olarak algılayıp "hayır" larınızı ezmek için gülücükler atacaktır. Eğer bir bölge yasak ise orası maalesef ki hep yasak kalmalı...

PS: Biz her ayın 18 inde böyle bir çalışma yaptık..Telefonunuza yükleyebileceğiniz INSTA COLLAGE ile çok basit.Geriye dönüp baktığınızda değişime siz bile inanamayacaksınız